Kar geliyor herhal...

Saat 12:14

Yaklaşık yarım saat sonra servise binmek için evden çıkacağım. Bu hafta gececiyim. Öğlen 14:00 akşam 00:00 çalışıyorum. Tam 10 saat. Hava soğudu. Yağmur yağıyor şu anda. Bu gece kara çevirebilir diyorlar. 

Blog yazarak yırtabilir miyiz?

     Bu ülkede herkes bir şekilde yırtmanın peşinde. Ya futbolcu olarak, ya şarkıcı olarak, ya Almancı bir kızla evlenerek ya da blogdan para kazanarak. Kısa yoldan köşeyi dönmenin peşindeyiz. Çünkü yok yani. Asgari ücrete çalışarak ne uzayacağız, ne de kısalacağız. Blogda bu nedenle yırtmanın yollarından biri olarak görülüyor. Gelsin paralar. Oturduğun yerden para kazanmak gibisi var mı ya? Ama yok hacı. Buradan parayı ha deyince kazanamıyorsun. Yani deste deste paralar hayal.

     

     Bu iş sadece bir hobi. Kimisi çiçek dikmekten hoşlanır, kimisi şarkı söylemekten. Bizde yazmaktan hoşlanıyoruz. Olay bu yani. Kazanan blogcular var tabi. Asgari ücreti, yazarak kazanıyorlar. Onun içinde herkesin okuyacağı bir şeyler yazacaksın. Teman iyi olacak. Firmalarla anlaşacaksın. Cart curt. Oda profesyonel olacaksın. Zamanının çoğunu bloğa ayıracaksın. Bizde nerde o. Akşam gelince yorgunluktan ölüyorsun. Ki profesyonelce blog yazacaksın. Blog yazarak yırtılmıyor be kardeşim. 

Aile Arasında filmi hiç beklediğim gibi değil...

     Aile Arasında filminin fragmanına baktınız mı? Ben baktım ve hiç beğenmedim. Senaryoyu Gülse Birsel yazıyor. Bir çok ünlü oyuncu rol alıyor. Ama ortaya kötü bir iş çıkmış gibi. Bir kere Gülse Birsel yazdığı için beklenti çok büyük. Hepimiz gülmekten ölmeyi bekliyoruz. Ama yok. Fragmanı gördükten sonra o filme para verip gitmem. Beni sarmadı. Tabi asıl notu verecek ben değil seyirci. 1 Aralıkta vizyona girecekmiş. Bakalım seyirci nasıl tepki verecek?

"Arabanı çek" diye uyar, dayak ye...

     Belki bu akşam haberlerde denk gelmişsinizdir. Futbol yazarlarından Osman Tanburacı bir tane şehir eşkıyasından yumruk yiyor. Yumruk yeme sebebi ne peki? Bu şehir eşkıyasının arabası, trafiğin en önünde duruyor. Osman Tanburacı da gitmiş adamı uyarmış, “Trafiği tıkıyorsun” diye. Bu kendini bilmez de hemen yumruk sallamış. Oradakiler araya girmişler. Tanburacı olaydan sonra yaptığı açıklamada, “Bu işin peşini bırakmam. 70 yaşındaki bir adama, onun yarı yaşındaki biri yumruk sallıyorsa biz bitmişiz” demiş. Biz çoktan bittik be Osman Abi. Bu cenazeyi kaldıran yok sadece. Bu adama güveniyorum. Peşini bırakmaz. Hukuk yolunda bu adam hak ettiğini alır. Gerçi hukukumuz da bu konularda pek güven olmuyor ya.  

Hayır diyememek başa bela...

     Hayır diyememek başımı belaya sokacak. Niye bir türlü hayır diyemiyorum? Birde kaç gündür kendi içimde kendimi övüyorum. “Artık istediğime hayır diyebileceğim” diye. Ama olay hiç de öyle değilmiş. Bugün yine bir durum oldu ve ben yine hayır diyemedim. Bu durumumla nasıl başa çıkabileceğimi bilmiyorum. Tadım tuzum kalmadı bu akşam. “Ben nasıl bir durumum içindeyim?” diye kaç defa sormuşumdur kendime. Kendime kızıyorum. Yine başaramadım. Yine hayır diyemedim. Saatlerdir kendimi yiyip yiyip bitiriyorum ya. Niye bir şey teklif edildiğinde hemen kabul ediyorum. Niye bir durup düşünmüyorum. “Bana bu adam bunu söyledi ama bunu yapmalı mıyım?” diye sormuyorum. Daha kaç fırın ekmek yemem lazım ki hayır diyebileyim?

Elon Musk kim ola ki?

     Elon Musk kimdir sorusu bu aralar çok popüler. Özellikle Anıtkabir fotoğrafından sonra. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşene kadar bende tanımıyordum kendisini. Yukarıdaki soruya en güzel cevabı ise bugün yayınladığı video ile Barış Özcan verdi. Bir önceki videosunu beğenmemiştim. Ama bu videosu bir harikaydı. İlk saniyesinden son saniyesine kadar. Daha birkaç gün öncesine kadar bu adamı tanımazken, şimdi hayranlık beslemeye başladım kendisine. Bu arada Steve Jobs’a benzetiyorlar. Videoyu buraya bırakıyorum. Boş vaktiniz olunca alın çayınızı ve keyifle izleyin. Zevkle izleyeceksiniz. Eğer izlerseniz iyi ya da kötü yorumlarınızı da bekliyorum. Bu adam harika anlatıyor ya. İlk boş vaktimde bu videoyu tekrar izleyeceğim hatta. 

Video kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=hQXLrPlcbeo&t=2s

Beyaz Show niye yok abi?

     Beyaz Show bu akşam yokmuş. Arada bir böyle oluyor. Abi bir kere de açıklama yapın. Neden yok? İnsan siteden bir açıklama yapar. Ne bileyim Beyaz, sosyal medyadan açıklama yapsın. “Şu şu nedenle yokuz” diye. Gerçi onunda sosyal medyayla işi olmaz. Bu kanala düşen bir sorumluluk. Cuma akşamı bu saatte herkesin bu şovu izleyeceğini biliyorsun. Herkes bir açıklama bekler böyle bir durumda. Ne bileyim. Ana haberde bunun duyurusunu yapabilirsin. Kanal D seyircisini hiç önemsemiyor abi. Daha da açarsak. Seyircisine saygısı yok. Hadi kanal böyle. Ya Beyaz’a ne demeli? Onun da izleyicisine saygısı yok. Kanalı harekete geçirsene. “Benim seyircim bekler. Bir açıklama yapalım” desene.

Çocuklar Duymasın kaldırılıyor mu?

     Çocuklar Duymasın için beklenen haber geldi. Final yapacakmış dizi. İsmini pek bilmediğim Habertürk’teki bir köşe yazarı yazmış. Bugün onun yazısını kaynak göstererek haber yapmayan tek bir site kalmamış zaten. Haberi okur okumaz hemen reytinglere baktım. Totalde 11’inci olmuş. AB’de ise 6’ıncı. Halbuki ilk bölümlerinde hem Total’de hem  AB’de 1’inci olmuştu. Anlayacağınız reytingler düşüşe geçmiş. Başka bir dizi olsaydı. Ve değerleri aynı olsaydı. Çoktan kaldırılırdı. Yeni bir mizah üretemedi. İlk başlardaki olayların hep tekrarıydı şimdiki bölümler. En sonki ayrılma muhabbeti tuz biber ekti zaten. “Yine mi ayrılık? Baydı artık” dedirtti bana. Miadı doldu gibi. Arada bir böyle başlar ve biter. Ama aynı tadı vermez.

Boyun ağrısı sebebim internet...

     Boyun ağrısı birkaç gündür benimle. Nasıl olmasın? Sabahtan akşama iş yerinde bilgisayarın başındayım. Akşam eve geliyorum. Blog yazmak için yine bilgisayarın başındayım. E bunları bırak. Diğer arkadaşların bloglarını okumak için ve takip ettiğim köşe yazarlarını okumak için telefon ekranına bakıyorum. Kombo yapıyorum resmen kombo. Benim hayatımda internetsizliğe tahammülüm yok anlayacağınız. İnternet olmasa işim olmaz. İnternete olmasa bloğum olmaz. Hem çalışıp para kazanamam hem de blog yazıp hobimi yapamam. Boyum ağrım geçsin diye birinden birini azaltayım diyorum. Kaç akşamdır yapamıyorum. Bu akşam telefondan çok bilgisayarla uğraştım. Bu tema işleriyle falan. Yani bu gece de bilgisayar ya da telefona takılmam boynumu dinlendiririm hayali yalan oldu.

Yol Arkadaşım film, gidilecek bir film gibi...

     Yol Arkadaşım film tam da bu aralar izlenecek film olarak duruyor. İçinde eğlence var, espri var ve en önemlisi aşk var. Böyle konuşmamdan filmi izlediğim çıkmasın. Ama fragman çok hoşuma gitti. Bu saydıklarımın hepsini de filmin o kısacık fragmanında gördüm. Havalar soğudu. Artık dışarda istediği gibi gezip dolaşamıyor insan. Bu tür havalarda en iyi seçeneklerden biri sinemaya gitmek. Hele bir de sevgiliniz varsa yanınızda. Sadece sevgili ile değil, arkadaş topluluğu ile de gidilebilir canım. Sevgiliniz varsa bu sefer de çift çift gitme diye bir durum oluyor. Neyse bu iş böyle uzar gider. Her türlü bu filme gidilmeli. Filmi izledikten sonra umarım böyle düşünmeye devam ederim. Beni hayal kırıklığına uğratmaz.

Yağmurda sırılsıklam ıslanmak benim işim...

     Yağmurda sırılsıklam ıslanmak benim genlerimde var. Ne demek şimdi bu? Şu demek: Ben yağmurda şemsiye kullanmayı pek sevmiyorum. Neden? Çünkü ben şemsiyeyi gittiğim yerde unutuyorum. Genelde işyerine giderken şemsiyeyi alıyorum yanıma. İşyerinde unutuyorum. Hadi orası işyeri. Bir sonraki gün yine ordayım. Ya dönercide unutmaya ne demeli? O yüzden şemsiyeyi unutmaktansa, yağmurda ıslanmayı tercih ediyorum. Bu sabah da böyle oldu. Islanmayı göze alarak şemsiyemi yanıma almadım. Lan 5 dakikalık yol ya. Yine de ıslandım. Servisin sıcağında kuruttum kendimi. Ama buna rağmen yine şemsiye almayı düşünmüyorum yanıma. Pişman değilim 😊Benim şemsiyem birde kocaman. Beyoğlu’daki takım elbiseli adamların aksesuarı gibi kullanıyorum onu 😊

Çocuklar Duymasın ayrılık muhabbeti sıktı...

     Çocuklar Duymasın bu akşamki bölümünde yine Haluk ve Meltem’in ayrılma muhabbeti var. Birol Güven’de yazacak bir şey bulamıyor. Yine döndü dolaştı geldi yine ayrılık mevzuuna. Artık sıktı bu muhabbet ya. Ben hala Atv’deki bölümlerinin tadını alamıyorum. O bölümler bir başkaydı. Çünkü orada galiba bir aile ile ilgili yazılabilecek her şey yazıldı. Şimdi ise konu darlığı çekilmeye başlandı. Hadi o zamanlar ayrılma nedenlerini falan anlıyorduk da. Şimdi neden? Artık birbirlerini kabullenmiş bir portre çiziyorlardı. Ne oldu da bu ayrılma meselesi çıktı yeniden? Kanal D’deki bölümlerin ayrı bir tadı var. Ama hiçbir zaman eskisi gibi tat alamayacağım gibi. Siz ne dersiniz bu konuda peki?

B12 eksikliği için hangi ilacı kullanıyorum?

     B12 eksikliği için doktor bana ne ilaç verdi? Daha önce Apikobal adında bir ilaç kullanıyordum. Belli bir süre kullanımdan sonra gittim. “Düzelmiş. Bırak” dedi. Sonra birkaç gün önce yine kontrole gittim. Yine eksiklik başlamış. Bu sefer vitamin B12 1000 mcg diye küçük bir şişe verdi. Hapları da ufacık zaten. Ya emiyorsun ya da çiğniyorsun. Ben emmeyi tercih ediyorum. Kullanmaya yeni başladım. Birkaç ay sonra yine tahlil yaptıracağım. Duruma göre ben yine yazıp sizi bilgilendireceğim bu konuda. Peki siz neler kullanıyorsunuz? 

B12 ne işe yarar? Temel olarak beyin ve sinir sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasında ve kırmızı kan hücrelerinin yapımında kullanılır.

Mide yanmasına ne iyi gelir?

     Mide yanmasına ne iyi gelir? Bende de ara ara mide yanması oluyor. Ama feci oluyor. İş yerinde çalışırken bir ara mide yanmaya başladı yine. Millete sormaya başladım, “Rennie” var mı diye?”. Rennie’nin ne olduğunu bilmeyenler olabilir. Mide yanması olan kesin bilir zaten de. Mide yanmasına için naneli çiğneme tableti. Rennie eğer mideniz çok yanıyorsa pek bir işe yaramıyor. Az mideniz yanıyorsa o zaman işe yarıyor. İşte ilaç ararken arkadaşlarımdan biri, “Sakız çiğnemek de iyi geliyor” dedi. “Yapma ya” dedim. Hemen ilk fırsatta denedim. Sakız çiğnemek de Rennie ilacı gibi. Az mideniz yanıyorsa yararı var. Çok yanıyorsa onun da yararı yok. 

Cem Korkmaz öldü mü?

     Cem Korkmaz öldü mü sorusuyla çalkalanıyor ortalık. Ben kendisini tanımıyordum. İntihar dolayısıyla haberim oldu kendisinden. Meğerse daha önce Recep İvedik'te oynamış. Ve de ünlü bir Youtuber'mış. "Ben o kadar Youtube kanalı takip ediyorum. Benim niye haberim yok lan" dedim. Sonra baktım. Oha Diyorum kanalıydı herhalde. Oradaymış. O yaştaki bir adam niye intihar eder ki? Dünyadaki tatminsizliği neydi? Ve şimdi. İntihar etti de dünyada bulamadığını gittiği yerde buldu mu?